Türk edebiyatının yüksek kuleleri vardır ve o kuleleri oluşturan, ayakta tutan dayanıklı yapı taşlarıdır. Edebiyatımızda da Sabahattin Ali yüksek kulelerden biridir şüphesiz. Yapıtları ise dayanıklı yapı taşlarındandır. Çizdiği farklı karakter ve olay örgüleri, anlatımının yalınlığı, betimlemelerde ki profesyonelliği onu farklı kılmıştır muhakkak ki. Ama Sabahattin Ali döneminin birçok yapıtından farklı olarak taşra ve taşranın sorunlarına ağırlık vermiştir. Diğer romancılarımız gibi gündelik yaşama, yerel sorunlara duyarlıdır ama Anadolu’nun geçirmek de olduğu toplumsal -kültürel değişim -dönüşüm dolasıyla doğu-batı sorunlarına daha da duyarlıdır.
Kuyucaklı Yusuf’un yayım yılı 1937.O güne kadar öykücü
bilinen yazarın ilk romanıdır. Ve yazar daha ilk satırlarda öyle bir karakter
çizer ki tüm roman boyunca şimdi ne
olacak yerine Yusuf ne düşünüyor,
Yusuf şimdi ne yapacak demekten kendimizi alıkoyamayız. Yusuf için
küçüklüğünde yaşadığı gördüğü şeylerden dolayı böyle biri ya da şöyledir demeye
kalkışsak bile daha ilk satırlarda bunu yalanlar gibi Yusuf… Çünkü daha 9-10
yaşlarında bir çocuktur anne babası gözlerinin önünde öldürüldüğünde… Ne
bunları anlayamayacak kadar küçüktür ne olanları soğukkanlılık ile karşılayacak
kadar büyük... Ama daha ilk sayfalarda ben
buyum der gibidir. Anne babası gözlerinin önünde öldürülür, korkup bir
kenara çekilmek bir yana Jandarmayı çağırır. Onlar gelene kadar korkmaz anne
babasının başında bekler.Öyle ya onlar anne babasıydı Yusuf’un ne zararı
olabilirdi ki Yusuf’a…parmağı kopmuştur olsun
bir parmak değil midir Yusuf
için..dedik ya farklıdır Yusuf…
Kaymakam Selahattin Bey evlatlık edinir Yusuf’u. kızından
ayırt etmez Yusuf’u. Ama içten içe yerleşir Yusuf’a yetimlik. Zamanla iletişime
girmediği, konuşmadığı için doğrudan belirlemelerde ya da isteklerde de bulunamaz.
Doğru bildikleri vardır. Ama bunları ne baba Selahattin, anne Şahinde ne
yıllarca arkadaşlık yaptığı arkadaşları bilebilir. Hatta çok sevdiği karısı Muazzez
bile bilemez. Yusuf öyledir çünkü… Duygularını, düşüncelerini dile getiremediği
için çok sevdiği Muazzezi de olayların zorlaması ile kaçırıp evlenir. Ama hep
dillendiremediği şeyler vardır. Oysa şimdi evlenmiştir. Artık Muazzez için bir
şeyler yapmalıydı. İlk olarak babasının koyduğu işte çalışır. Bir süre sonra
babası ölünce iyiden iye zor duruma düşer. Daha doğrusu kapanmayan konular vardır.
Mesela Fabrikatör Hilmi beyin oğlu Şakir’in bitmemiş öfkesi vardır. Ve yeni
gelen kaymakam ile işbirliği içindedir Şakir. Öyle ki babasının ölümünün hemen
ardından başka bir bölüme atanır Yusuf. Ve uzun zaman evinden, karısı Muazzezden
ayrı kalır Yusuf. Bu ayrılıkları ilk zamanlar Yusuf’u beklemek ile geçirir
Muazzez zamanla annesi Şahinde’nin eğlence gecelerine de katılır. Ve şimdi tam
zamanıdır. Zira Yusuf’tan yediği dayağın intikamını almaya and içmiştir Şahin.
Muazzezin Şahinde’nin eğlence gecelerine katılması Şahin’in işini kolaylaştırır.
Romanda muazzezin eğlence gecelerinde kucaktan kucağa oturması şöyle tasvir
edilir:
“şahinin bu anda hâkim
olan his, Muazzeze karşı duyduğu istek değil, Yusuf’a karşı duyduğu kindi. Bir
kere başkasının olan bu kızı nasıl olsa elinde farz ediyor, fakat onun kucaktan
kucağa dolaşmasının Yusuf için ne acı talih olduğunu düşünerek gülüyordu. İşte,
eninde sonunda bu yabanın Yusuf’undan yediği yumruğun acısını çıkarmıştı. Bu
kıza bir zamanlar yan bakmasına müsaade edilmemişli ve bugün onu saatlerce hırpalıyor,
kucağına alıyordu. Hatta bu kızın ortaya düştüğünü de görecekti.”
Bu yaptıklarından pişman olan, Yusuf ‘a her şeyi anlatmayı
deneyen Muazzez bunun imkânsızlığı içinde gitgide alışıyordur bu hayata.
Romanda muazzezin bu hali şöyle betimlenir:
“şimdi akşam olmasını,
sofranın kurulmasını yahut bir yere gitmelerini biraz isteyerek bekliyor, rakı
kadehlerini daha az yüz buruşturarak içiyor ve koluna gümüş bir bilezik takan
bir erkeğin kucağına oturmaktan eskisi kadar nefret etmiyordu.”
İlk zamanlar masum birkaç gece katıldığı eğlencelerde sınırı
aşmıştır muazzez. Eskisi kadar tepkili de değildir hem. Sadece Yusuf’un
tepkisinden korkar olmuştur. Yusuf yoğun geçen yolculuklarından döndüğünde yorgunluktan
bazı şeyleri fark etmez olmuş ve evinin geçimini sağladığını düşündüğü için
şimdilerde daha çok çalışır. Ama iyiden iye etrafındakilerin tavırları Yusuf’u işkillendirir.
Bir de o sabah işten döndüğün de neydi muazzezin o hali? Romandan o satırlar:
“muazzezin yüzü yağlı
yağlı parlıyordu. Saçları pösteki gibi dolaşmış ve yar yer terli yüzüne yapışmıştı.
Burun delikleri genişlemiş gibi duruyor ve kanatları oynuyordu. Ağzı sırıtmaya
benzer yarı açılmıştı. Gözlerinin etrafı çürük ve yorgundu. Kaşları hafif çatılmıştı.
Fakat Yusuf’u asıl korkutan, bu çehrenin kirli sarıya benzeyen rengiydi.
Yanaklarının eskisi gibi pembeliği kalmamıştı. Dudakları kabuk kabuktu.
Kaşlarının çatıklığı ile garip bir tezat oluşturan bu gülüş, Yusuf’a tamamen
yabancı geldi. Daha çok eğildi, fakat muazzezin ağzından yayılan bu koku onu
geri itti.”
Muazzez'in bu hali, etrafındakilerinin sözleri Yusuf’u iyiden
iye işkillendirir. Ve olanların ya da olacakların anne Şahinde’nin
sorumluluğunun altında olduğunu, olmuş ve olabilecek hiçbir şeyden muazzezin
sorumluluğu olmadığını sert bir şekilde anlatır anne Şahinde ye. Ama Şahinde
onu dikkate almaz.
Yine böyle bir eğlence gecelerinde birinde Yusuf eve döner
gördükleri karşısında şaşkındır. Uzun zamandır kaçtığı gerçek ile yüz yüzedir.
Muazzez başkalarının kucağında sarhoş bir şekilde direnmeye çalışıyor, Yüzünde
ki zafer sevinci ile duran Şahin olanları izliyor. Yusuf ile Şahin birbirine
ateş ederler. Ortam karanlık olduğu için kimin kime ateş ettiğini
görülmemiştir. Yusuf muazzezi alıp buralardan gitmek ister. Uzun bir
yolculuktan sonra dinlenmek için durduklarında Yusuf gözlerine inanamaz. Muazzez
evdeki çatışma esnasında yaralanmıştır.
Yusuf, muazzezin boğazına yakın yarasına diker gözlerini ve belki yarım saat
boyunca hiç kıpırdamadan ona bakar.
Ne yazık ki bu sürede Yusuf’un ne düşündüğünü de bilmiyoruz. Sonra heybesinden
çıkardığı bıçakla toprağı kazmaya başlar. Muazzezin cansız bedenini koyar,
üstüne topak atar elleriyle. Ve matemini
söylemeden tek başına yüklenir acısını ve yeni bir hayata doğru… Bir
kaçışla başlayan aşk yine kaçışla sona erer. Ve yine bir ölümle başlayan yeni
bir hayat Yusuf için yine bir ölümle kendini tazeler…