22 Temmuz 2014 Salı

SABAHATTİN ALİ - İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN

Çok uzun ara veriyorum yazılarıma farkındayım. Sözde tatildeyim yalnız hep koşuşturmayla geçiyor. Aslında hiçbir şey yapmamaktansa böyle yorulmayı tercih edıyorum. J
Kısa bir açıklamadan sonra, okuduğum kitaptan bahsetmek istiyorum. Aslında bir solukta okuduğum kitap. Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan’ı.  Sabahattin Ali’den bloğumda 3. Kez bahsediyorum. Yeni kitaplarını keşfettikçe hayranlığım daha da artıyor. Kitaplarını okurken ,  o ruh halini hayal etmeye çalışıyorum. Bir insan nasıl böyle bir kitap yazabilir diye düşünürken hayranlığımın daha da arttığını fark ediyorum.  Şimdi biraz da kitabın konusundan bahsedelim J
İçimizdeki Şeytan kitabının ana karakterleri Macide , Ömer , Bedri .. Aslında adı geçen bir sürü karakter var ama olaylar  3 ü arasında geçiyor. Macide , hayatının bir bölümüne kadar hep tesadüfleriyle yaşamış biri. İlk okulu , orta okulu sonra konservatuara gidişi.. Ve daha sonra Ömer ile tanışıp hemen ona kapılıvermesi.. Gerçektende Ömer konuşmalarıyla Macide’yi hemen etkilemiş , aralarında anlayamadıkları bir sevgi oluşmuştu .. Macide’nin başına gelen ev hadisesinden sonra Ömer ile yaşamaya başlamış , Ömer’i değiştirmeye çalışırken , kendisi ona uymuş ki yaptıkları yanlışlıkların farkına vararak… Ömer özünde iyi bir insan olmakla birlikte , her şeyi paraya bağlayan , para olmadan mutlu olmayan ve para için her şeyi yapabilecek bir karakter. Nitekim yapmıştır , düşkün durumdaki bir insandan(veznedar) faydalanmıştır.  Tabi Ömer, yaptıklarının yanlış olduğunu bilip bunu içindeki şeytana atmıştır. Bu durum Ömer’i , Macide’nin gözünde daha da değersizleştirmişti. Birazda Bedri’den bahsedelim. Bedri Macide’nin piyano hocasıdır ve hocası olduğu zamanlarda aralarında açıklayamadıkları hatta kendilerinden bile sakladıkları hisleri oluşmuştu. Yıllar sonra tesadüfen karşılaştıklarında , ikisi de şaşırırlar çünkü Macide Ömer ile evlenmiş ve Bedri Ömer’in yakın arkadaşıdır. Bedri Ömer’e hep acımış elinden geldiğince yardım etmiştir. Bütün bu olaylar olurken , kendi iç hesaplaşmaları vardır. İşte kitabın en derinden etkileyen kısmı burasıdır , Sabahattin Ali en ufak ayrıntısına kadar düşünmüş ve  hayatımızdaki kendi iç hesaplaşmalarımızı aynen kitaba yansıtmıştır.
İçimizdeki Şeytan’ı okurken bazı satırların altını çizdim. Bunları sizlere  aktarmak istiyorum..

‘’ Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü doldurun hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi ? ‘’

‘’ ‘’Hafızanız pek zayıf galiba!..’’Daha geçen gün bu mesele hakkında konuşmuştuk ve bu söylediklerinizi size ben anlatmıştım. Şimdi aynı şeylerin bana karşı müdafaası lüzumsuz değil mi ? ..’’

‘’ Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok.. İçimizde aciz var.. Tembellik var.. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var ..Hiçbir şey üzerinde düşünmeye , hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde , insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz ‘’