Bu günkü “Ne Kadar Tanıyoruz?” bölümümüze tarihin konuştuğu bir ismi değil, tarihe adlarını altın harflerle yazdıran bir dönemden ve o dönemde yaşayan en büyük isimleri yazmak istiyorum…
Bazen yabancı bir
yazarın hiç görmediği bir dönemle
ilgili çizdiklerinden çıkarımlar yaptık. Bazen geçmişine yabancılaşan yazarlarımızın ya
da senaristlerimizin yazdıkları ile sorguladık onları… Peki, ne
kadar tanıdık onları? Ne kadar hak ettikleri değeri verdik onlara? Bu yazıda güvenirliğine inandığım yazarların, kitaplarından aldığım bilgileri sorgulayarak ve en
önemlisi akıl süzgecinden geçirip öyle aldım elime, kâğıdı ve kalemi…
Ve şimdi bir devir düşünün:
Padişahına; Batı
dünyasının Le Manifilue(Muhteşem) dediğine ya da en tehlikeli düşmanlarının bile onun adının önüne
Grand(Büyük) koyduğunu…
Padişah dedik de 13 tane büyük gazaya
fiilen iştirak etmesi sebebi
ile GAZİ denmesini de
unutmamak gerek...
Ve eli kılıç kadar
kalem tutan; şairlik mahlası MUHİBBİ…
Fatih’in hazırladığı teşkilat kanunlarını geliştirdiği ve uyguladığı için KANUNİ…
Yani tarihin andığı KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN…
SADRAZAMLAR’INDAN;
Piri Mehmet Paşa, Sokullu Mehmet
Paşa ve Lütfi paşa…
ŞEYHÜLİSLAMLARDAN; Zembilli Ali Efendi, Çivi zade ve özellikle de
Ebusuud Efendi…
MİMARBAŞI’SI; dehasını İstanbul’a çizen, Birleşmiş Milletlerin 1988 yılını “Mimar Sinan yılı” ilan ettiği Koca Sinan’dan başkası değildir…
ŞAİRLERDEN; Fuzuli, Baki, Pir Sultan Abdal, Bağdatlı Ruhi... Fuzuli ki meşhur Şikâyetnamesini maaşının gecikmesi ile yazmıştır…
Ve dönemin Kaptanı
Deryası Barbaros Hayrettin Paşa.
Donanması ki Batılı
gezginlerin Osmanlı Devleti ordusu için “Cıva gibi akıcı ve yakıcı ordu…” dediği yeniçeriler…
Ve devlet işlerin de söz sahibi niceleri... Sahi
devlet yönetiminde söz sahibi dedik de yaklaşık yüzyıl sürecek olan Osmanlı Devlet yönetiminde kadınlar
saltanatının başlangıcı da olur bu
dönem. Kanuni’nin nikâhlı eşi Hürrem
Haseki Sultan ile başlayıp; 3.Murat’ın validesi Nurbanu Sultan ve onun gelini
,(Osmanlı Devletinde devlet işlerine en çok
müdahale eden sultan)3.Mehmet’in annesi Safiye Valide Sultan ve Osmanlının en
namdar kadını olarak bilinen Kösem Sultan ile devam eder bu… Ta ki Sultan İbrahim devrine kadar… Sultan İbrahim’in eşi Hatice Turhan Sultanın çabaları ile
kadın efendiler dönemi sona ermiştir… Şunu belirtmek de
fayda görüyorum ki Turhan Sultan, Haremi Hümayun da, kadınların asla siyasete
karışmamaları gerektiği terbiyesini öyle kurdu ki, Osmanlı
saltanatının sonuna kadar bu devam etti. Bu süratle Hürrem-Safiye-Kösem
Sultan üçlüsünün başlattığı kötü dönem kapanmış olur… Özellikle bu dönemde
Hürrem sultanın Şehzade Mustafa’nın
katli, Sadrazam Pargalı İbrahim Paşanın katli gibi çok önemli konularda
etkisi azımsanmayacak kadar çoktur. (Bu konu Hürrem Sultanın hayatın da ele
alınacaktır.)
Şimdi tarihe adlarını altın harflerle
yazdıran bu isimleri yakından tanıma zamanı. Evvela üç kıtaya hükmeden Kanuni
Sultan Süleyman ile başlamak daha doğru olur herhalde.
Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılından Ayşe Hafsa Sultandan, Trabzon’da doğmuştur.1920’ye kadar Bolu’da, Amasya’da, Saruhan’da sancak beyliğini yapmış ve babasına, amcalarıyla olan
mücadelesinde yardımcı olmuştur.1920 yılında
babasının vefatı ile 30 Eylül 1920 de, tahttı hak edecek başka biri olmadığından kolayca tahta çıkmıştır. Genç padişah 46 yıllık hükümdarlık hayatına 13
sefer sığdırmış ve bu seferlerin hepsine fiili
olarak katılmıştır. Bu seferlerle
Yavuz döneminde 6,5 milyon km2 olan Osmanlı
toprakları Kanuni ile 15 milyon km2’ ye yükselmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman hem büyük bir
asker, hem kudretli bir idareci hem de eşine ender rastlanan bir devlet teşkilatçısıydı. Bunu siyasi, kültürel, sosyal, adli kısaca her çeşit yapılandırmada görebiliriz.
Peki, 3 kıt’a 7
iklime hükmeden, bir sözü için seferler düzenlenen yine bir sözü ile savaşları kesen biri, sizce iç dünyasında
neler yaşamıştı… Ben Kanuniyi biraz da böyle
tanımak ve tanıtmak istiyorum.46 YIL Cihat için Cihana hükmeden Kanuni, bu
yarım asırlık dönemde sevdiklerinin ölümü ile sınanmıştı hep… Onu en önce terk eden
validesi Ayşe Hafsa Sultan
olacaktır. Zordu, bir zamanlar kendinden bile koruduğu Pargalı İbrahim’i, çocukluk arkadaşını, yoldaşının ölüm kararını vermesi… Belki de
en zoru, yaşarken 8 oğlundan yedisini ebediyete uğurlamasıydı. En sonunda Hürrem ‘ine
veda etti. Yani gülen yüzüne, sevdiğine… Artık onu saltanatın zirvedeki yalnızlığından alana kadını, tekliğine çoğulluk katan kadını, onu başkalarının yakıştırdığı yarı tanrılık rolünden insanlığa indirdiği kadını kaybetmişti Kanuni… Mevsim Kanuni için belki
de hep hazan olacaktı…
İlk eşi kaynaklarda adı tam olarak bilinmiyor fakat bazı tarihçiler Fülane Hatun olarak ele almışlar. Saruhan Sancak Beyi iken Fülane Hatundan Şehzade Mahmut dünyaya
gelir ve çok küçük yaşta ölür. Kanuninin
kaynaklarda adları açıkça geçen üç eşi vardır… Gülfem hatun, Mahidevran Sultan ve Hürrem
Sultan…
Gülfem hatun, Şehzade Murat’ın annesidir. Ne yazık
ki o da küçük yaşta ölmüştür.
Mahidevran Sultan; Şehzade Mustafa’nın, Raziye Sultanın, Şehzade Ahmet’in annesidir. Mahidevran
Sultanı, Hürrem Sultan ile evlatları için girdikleri taht mücadelesinden
tanıyoruz.
Şehzade Mustafa; Saruhan, Amasya,
Konya sancak beyliğinde bulunmuş; asker, halk ve devletin ileri
gelenlerince çok sevilip ileri de Padişah gözüyle bakılan bir Şehzadedir. Fakat Hürrem Sultanın çabaları neticesinde babasının
tahtına göz dikmekle suçlanmış. Katline Ferman
verilmiştir. Fetvayı veren
Ebusuud Efendidir. Bu fetva bile kamufleli bir şekilde alınmıştır. Kendisine isyan edeceğini düşünen Kanuni fetva’yı Ebusuud Efendiden; zengin bir efendinin
kendisine isyan hazırlığında bulunan bir
çalışanı için ne yapması
gerektiği konusunda sorusu
ile almıştır. Nahçıvan
seferine giderken Osmanlı ordusunun Konya da konakladığı sırada Padişah otağında 7 dilsiz cellat tarafından boğdurulmuştur. Katli devlete
isyan suçundandır fakat deliller ve şahitler gerçeği yansıtmamıştır… Böylece Osmanlının en acı, en
haksız idamı gerçekleşmiştir.(Bu konu bir sonraki Şehzade Mustafa yazısında ele
alınacaktır.)
Hürrem Sultanın ise
Kanuninin sancak beyliği ya da tahta çıkışından sonra hareme girdiği söylenir. Şehzade Mehmet, Abdullah, Selim,
Beyazıt, cihangir ve Mihrimah Sultanın annesidir. Devlet konularında oldukça
etkili bir sultandır.
Şehzade Abdullah, küçük yaşta ölür.
Şehzade Mehmet; Kanuni onu apayrı
sever, eğitimi ve gelişimi ile ayrı ilgilenirdi. Ve gelişen İmparatorluğu ilerde onun yönetmesini istiyordu.
Öyle ki Sultanlığa giden basamak
olan Manisa Valiliğine 22 yaşında ki Şehzade Mehmet’i atamıştı. Oysa Şehzade Mehmet, Kanuni seferdeyken
çiçek hastalığından ölür.
Yıldırım hızı ile seferden gelen Kanuninin şehzadenin tabutunda 2 saat ağladığı söylenir. Hatta
Şehri İstanbul’un 2 gün yas tuttuğu anlatılan hikâyeler arasındadır.
Kanuni oğlunun hatırası içi
Mimar Sinan’a onu adına cami ve medrese yaptırır. Hazan mevsimi kendini iyiden
iye hissettirir…
Şehzade Beyazıt; Fıtratı gereği asi ve sert bir karaktere sahip
olduğu söylenir. Hürrem
Sultan’ın ölümünden sonra kardeşi Selim ile taht
kavgalarına girer. Kanuninin Selimi desteklemesi ile İran’a kaçar. Kazvin’e sığınır. Sonunda Şah, Beyazıt’ı Kanuniye teslim eder. İdam fetvası verilir, fetvayı veren
Ebusuud Efendidir. Ve bu fetva da aykırılık yoktur. Katli tamamen devlet
suçundandır.
Şehzade Cihangir; ruhen
duygusal bir karaktere, fiziksel olarak da zayıf bir yapıya sahipti. Doğuştan kamburu olduğu için Kanuni ona ”dünyayı
sırtında taşıyan” anlamına
gelen Cihangir ismini vermiştir. Şehzade Mustafa’nın ölümünden derin
yaralar olan Şehzade, kendine bir
daha gelememiştir. Halep de
babasının kollarında ölmüştür. Abisi
Mehmet’in yanına defnedilmiştir.
Çok sevdiği Mehmet terk etmiştir onu. Mustafa’sı yoktu, çok
geçmeden Beyazıt da gitmişti. Şimdi ise Cihangir… Zordu Kanuni
olmak. Mehmet öldüğünde teselliyi
ecelde buluyordu Kanuni. Ama Mustafa ve Beyazıt farklıydı. Kendi ciğerparelerinin cellâdı olmuştu Kanuni… Ama fitne ateşi Mustafa ile yanmıştı bile ve ateşin Beyazıt’ı yakmaması olmazdı. Ne de
olsa Süleyman’a, Kanuni denmesinin nedeni kanun yapması değil, var olan kanunları uygulamada ki
başarısıydı. Kanuni
olmak da zordu, dünyaya hükmeden bir padişahın evladı olmak da.
MUHTEŞEM SÜLEYMAN;89. İslam Halifesi,
10.Osmanlı Sultanı olması sebebiyle On numarayı tamamlayan manasına gelen
Saibü’lAşereri’lKamilet diye
de anılmıştır… Saltanatı
sırasında:
9 Sadrazam,7 Şeyhülislam,10 kaptan-ı derya görmüş…
Kanuni Sultan
Süleyman,1566 yılında Zigetvar Seferi sırasında çadırında vefat etmiştir.Zigetvar’ı fethetmeden bir gün önce
ölmüştür… Moralleri bozulmasın diye, Sokullu Mehmet Paşa, askerdeyken
hünkârın ölümü saklanır. Koca Hünkâr’ın iç organları ölümünden sonra boşaltılır, Zigetvar’a
gömülür. Vefat ettiği ancak Belgrat’ta söylenir. Hünkâr’ın önemli bir vasiyeti
vardır..Bir sandığın kendisi ile birlikte gömülmesini vasiyet etmiş… Sandık saklı olduğu yerden çıkartılmış. Şeyhülislam Ebusuud Efendi’ye, Sultan
Süleyman’ın vasiyeti anlatılmış. Vasiyetin de Hünkâr o kutu ile gömülmek ister.Şeyhülislam kabul
etmemiş.“Zinhar böyle bir vasiyeti yerine getiremeyiz, dini mübine yani İslam’a uymaz” demiş. Sandık mezara konulmamış. Ancak daha
sonra açılmış sandık. Koskoca Kanuni Sultan Süleyman, Yedi cihanın Hünkârı, dünyanın
en büyük İmparatoru sandığında neleri yanına
almak istiyordu? Merak edilmiş. Sandığın içinde:
Kanuni’nin yapacağı işlerin, Vereceği kararların dine
uygun olup olmadığı hakkında Şeyhülislamdan aldığı fetvalar varmış. Şeyhülislam bunları
görünce ağlamaya başlamış.“Hey büyük
Sultan, sen Allah katında kendini temize çıkardın, mesuliyeti bize yıktın, biz
nasıl bunun altından kalkacağız bakalım.”
(alıntı)
Kanuni’nin
ölümünden sonra yerine oğlu II. Selim geçmiş. İkinci Selim babasının iç organlarının
ve kalbinin gömülü olduğu; Zigetvar’a mermerden çok güzel bir türbe yaptırmış. 150 yıl o türbe kalmış. Sonra Macaristan
Osmanlı’nın elinden alınınca 1693’te, türbe yakılmış, yerine Katolik
kilisesi yaptırılmış. 443 yıl önce vefat etmiş olan Kanuni Sultan Süleyman’ın
türbesi Süleymaniye camisindedir.
L Sokağından Sevgilerle ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder